Yas sevilen birinin ya da nesnenin kaybı karşısında ortaya çıkan doğal bir tepkidir. Yası yaşamak her yaş grubu için sağlıklıdır. Genellikle küçük yaş grupları sözlü olarak değil, davranış ve oyun yoluyla kederini yaşar. Bu nedenle çocukların rutin dışı davranışları bu dönemde normal kabul edilmelidir. Yapılan bir araştırmada çocukların yetişkinlere kıyasla ölümü daha çabuk kabul edebildikleri ve yaslarını yetişkinlere kıyasla daha aralıklı ve daha uzun süreler boyunca ifade ettikleri ortaya çıkmıştır.
Doğum gibi ölüm de yaşamın bir parçasıdır. Her ne kadar yetişkinler için soyut bir kavram ve kederli bir süreç olsa da çocukların yaşamlarına ölüm kavramının dahil edilmesi ve ölüm ve keder kavramlarının yaş grubuna göre onlara anlatılması gereklidir. Çocukların kendi yöntemleri ve kendi istedikleri şekilde yas tepkilerini ortaya çıkarmalarına izin vermek gerekir. Günlük rutinlerine dönmeleri için baskı yapmamak gerekmektedir.
Çocukların öncelikle öfke, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duygular açığa çıkarmasının çok normal olduğu kabul edilmelidir. Güvendikleri kişiler tarafından sarılmak, temas edilmesi onların duygularını daha rahat ifade etmesine yardımcı olur. ‘Ağlama’, ‘güçlü olman gerek’ gibi cümleler onların duygularını bastırmalarına sebep olabilir. Ya da ‘annenin yardımına ihtiyacı var, onu daha fazla üzme’ gibi cümleler çocukların duygularını bastırmasına sebep olduğu gibi onlara yaşından fazla sorumluluk yüklenmesine de sebep olabilir.
Yetişkinlerin çocukların önünde yas tutmaları, üzüntülerini ifade etmeleri onlara yalnız olmadığını ve bu gibi duygulardan utanç duymasına gerek olmadığını gösterir. Ancak çocuğu endişelendirecek ya da korkutacak tepkilerden de kaçınılmalıdır (çok şiddetli, kendini kaybedecek şekilde ağlamak gibi). Buna benzer olarak bazen ebeveynler kendi yaslarını yaşarken çocuğa bakamayacakları kaygısıyla bu süreçte onları bir akrabanın yanına gönderebilmektedir. Bu da çocukta terk edilme kaygısı yaratabilir. Mümkün olduğunda ailenin bir arada yas sürecini yaşaması önerilmektedir. Aynı şekilde eve ziyaretçiler geldiğinde de uzaklaştırmak ölüm kavramının çocuğun gözünde tabu haline gelmesine sebep olabilir.
Çocuklarla konuşurken ‘ölüm’ ve ‘öldü’ kelimelerini kullanmak ve net olmak önemlidir. Doğadaki canlılardan örnek vererek doğum-yaşam-ölüm sıralamasının tüm canlılar için geçerli olduğu anlatılabilir. Örneğin solmuş bir çiçek, kurumuş bir ağaç, ya da ölmüş bir akvaryum balığından örnek verilebilir. ‘Cennete gitti’, ‘uzaklara gitti’, ‘gökyüzünden bizi izliyor’, ‘derin bir uykuya yattı’ gibi soyut ifadeler çocuklar için kafa karıştırıcı olmakla birlikte bir gün döneceğine dair beklentiye kapılmalarına da sebep olabilir. Vefat haberini terapist, öğretmen gibi kişiler değil, güvenli ortamında ebeveynleri veya birincil bakım veren kişiler vermelidir.
Kabir ziyaretleri için 6 yaş ve sonrası -çocuğun dayanıklılık kapasitesi de göz önüne alınarak- uygun görülmektedir. Naaşın çocuk tarafından görülmesi hiçbir yaş grubu için uygun değildir. Ancak cenaze ya da anma törenlerine dahil olduğu inanç grubuna göre katılabilir. Cenaze törenlerine katılma konusunda çocuklar teşvik edilebilir ama ısrar ya da zorlamadan kaçınılmalıdır.
Yaşanan kayıpla ilgili çocuğun günlük işlevselliğinin bozulması, uyku ve yeme düzeninin olumsuz etkilenmesi, karamsar ve depresif ruh hallerinin açığa çıkması karşısında bir psikoterapiste başvurulması önerilmektedir.
Çocuğa veya gence ölüm haberi vermekte zorlanmak veya sonrasında yas sürecinde zorlanmalar yaşanmasıyla ilişkili kliniğimize yapılan başvurularda çocuğun yaşına ve durumuna göre uzmanlarımız ile oyun terapisi veya bireysel terapi süreci yürütülmektedir. Bu süreçte çocuğa baş etme stratejileri konusunda ve aileye de psikoeğitsel destek verilmektedir. Temel hedef; çocukta zorlandığı duygulara karşı sağlıksız baş etme yöntemleri geliştirmelerini önlemek, duygularını sağlıklı bir şekilde tanımlamalarına yardımcı olmak, kabul ve ifade etmeyi öğrenmelerine yardımcı olmaktır.
© 2023 Tüm Hakları Saklıdır.